Merhaba
Ben Aida. Tabi ki gerçek ismim değil ama zaten çevremde herkes el ele olmuş beni çembere almışken " ki bende başka kişilerle el ele tutuştuğum bir çemberin halkasıyım", görünmez olup o çemberlerin arasında özgürce dans etmek istedim. Kimse kim olduğumu bilmediğine göre istediğim gibi saçmalayabilirim. Zaten bu günlük te benim zihnimdeki yolculuğun yazıya dökülmesinden ibaret. Yani sürekli seyahat eden, değişik ülkeler gören, fotoğraflar çekip, sergiler açan biri değilim malesef. Ama şu zihnim yok mu ! Bir türlü yerinde tutamam. Hiç an da kalmayı beceremez. Otobüste ayakta bekleyen bir kızın eşarbından girer, Fas'ın kumlu, baharat kokulu çarşısında bulur kendini düşüncelerim. Önceden bu bir oyun gibiydi benim için. Ta ki "Şimdi'nin Gücü" kitabını okumaya başlayana kadar. Yazarı Eckhart Tolle her an zihnin seni çektiği geçmişe ve ya geleceğe saplanmadan şimdiyi yaşamanın öneminden bahsediyor. Kendi kendine sürekli endişe, kaygı, umut ve ya ümitlerle ya geçmişte ya da gelecekte yaşamanın ne kadar delice olduğunu öyle güzel anlatıyor ki. Artık tek amacım bu olmaya başladı. Arada kitapta bahsedilen konulara değinirim. Zaten öyle bir kaç cümlede anlatılacak bir hayat görüşü değil. En iyisi alın ve bir an önce okuyun. Ama roman okur gibi değil orada yazanları uygulayarak. Çünkü bir kitap size hayatın, yaşamın, ölümün tüm sırrını da verse siz ciddiye almazsanız hiç bir anlamı kalmaz anlattıklarının.
Ben de kendimi çoğu zaman trene binmiş pencereden hızla akıp geçen hayata bakan bir yolcu gibi hissediyorum. Nasıl ki pencerenin dışında insanlar, binalar, olaylar hızlıca geçip gidiyor ve o uzaktaki, ufukta ki büyük manzara kolay kolay değişmiyor. Hayatımda da sürekli bir değişim, dönüşüm, karmaşa, aşk, kahkaha, eğlence, üzüntü, ölüm, doğum gerçekleşiyor. Fakat esas büyük manzara hep orada. Ne kadar hızlansam da O hep orada! Tüm ihtişamıyla duran!!. Orası benim yuvam. Aslında hepimizin geldiği yer ve geri döneceği. İçimizde bu yolculuk. Bir gün tünelin sonunda ışığıyla bizi yıkayacak. Ne kadar teselli desenizde ben 2012'nin gerçekten özümüze yaklaşacağımız yıl olacağına inanıyorum. Keşke herkes bu yılın günlüğünü tutsa ve biraz geriye çekilip başka biri gibi okuduğunda yazdıklarını, o değişimi kendi de görebilse. Çünkü zihin gevezedir, duygular da şıp sevdi. Ama yazılar öyle değildir. O an ki ruh halinin fotoğrafıdır yazı. Hiç değişmez. Arada bir baktığın da farklı ayrıntılar keşfedebilirsin ama kandırmaz yine de seni.
İşte bu Aida'nın yolculuğu. Yani benim. Tanık olduğum her ne varsa artık burada. Bazen yanında bir şiir ya da fotoğrafla. Dürüst olacağıma dair söz vermiş miydim? Tamam o zaman veriyorum!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder